14 Ağustos 2011 Pazar

din ve devlet işleri bilakis laYikiz!

şu mübarek günlerde hiç yapmadıklarımı yapıyorum.

allah günah yazar mı bilemem. belki olması gereken budur.

27 yaşındayım. 13 yaşımdan 26 yaşıma kadar oruç tuttum. hiçbir zaman isyan etmedim.
yeri geldi namazımı kıldım, yeri geldi türbe türbe dolaştım. dualar ettim, havas ilmiyle uğraştım.

bu sene ne olduysa, bunların bana ne işe yaradığını birinin açıklamasını bekledim. çünkü çevremde dinine süper bağlı insanlar, diğer taraftan ah alıyorlar, üç kağıtçılık yapıyorlar ve yalan söylüyorlardı.

bazı şeyleri gözü kapalı yaptığım için utandım kendimden. kuran-ı kerim'in açıklamasını belli bir yere kadar okumuştum. anladım mı? anlamaya çalıştım en azından. ama bu insanların yaptıklarıyla orada yazanlar bağdaşmıyordu.

zaten, adamın birinin "namaz kıl yeter. cennet garanti" demesinden sonra "yok artık, benim inandığım allah'ın böyle saçma bir adaleti olamaz" demiştim. iyi, namaz kılayım, zina yapayım, yalan söylüyeyim, cinayet işleyeyim..

eee? sonra? imanlı bir mümin olayım.
peki.

uydurma hadis konusuna değinmeden geçemeyeceğim madem konu açıldı.
"kaş alan kadınlara lanet olsun" demişmiş hz. muhammed.
merak ediyorum o zaman cımbız var mıydı?
sanmıyorum. bir kere zaten olsa bile hz. muhammed'in böyle saçma bir hadis bırakması çok saçma bizlere. kadınları 2. plana hatta 3. plana düşürmektir bu.

şimdi kadınlardan söz açılmışken, sibel üresin'e de değinmeden geçemeyeceğim. allah akıl fikir ihsan eylesin diyorum öncelikle. çağının gerisinde kalmış bir hayat koçu kendisi. bazen allah'ın böyle insanları bilerek yarattığını düşünüyorum. bizi sınıyor. sabrımızı sınıyor.

gerçi bu kadınla karşı karşıya gelsem sabır falan kalmaz bende. direk dalarım.
kadınların şerefini, haysiyetini iki paralık eden kadınlardan! cumhuriyet ile yönetilen bir ülkede şeriat isteyenlerden.
o vakit kendisini şeriat ile yönetilen bir ülkeye gönderelim. kocası ve kumaları ile mutlu mesut geçinsin.
bizler, kadın haklarımızı korumaya çalışırken bu tür insanların bizleri geriye götürmelerine asla ve kata izin vermeyeceğiz.

beğenmeyen varsa gidebilir. biz bize yeteriz..

8 Ağustos 2011 Pazartesi

bir ıstakozun günü ve düşünceleri

"aşkım, kilometrelerce yol kat ettim, nehirleri geçip, dağları aştım. hüsrana uğradım ve ızdırap çektim. nefsime karşı koydum, ve güneşi takip ettim. böylece senin önünde duruyorum ve sana seni seviyorum diyorum..."

gördüğünüz üzere im juli'yi yeni izlemiş bulunuyorum. bir sinefil olan sevgili crowley sağolsun.

ilk başta bayağı bir önyargılı yaklaşmadım değil. bir filmi seversem 40 kere izlerim ama o filmi çok çok sevmem gerekli. im juli'de artık o filmler arasında.

daniel kadar dangalak,
juli kadar aşık,
melek kadar somurtkan
isa kadar manyak birini görmek istiyorsanız bu filmi izleyin derim. büyüklere masallar tarzı bir film olup, arada saçmaladıkları yerler de olmamış değil. sonuç itibariyle bir amelie kadar güzel. yani sonu güzel bitiyor anlayacağınız.

iki ıstakozduk biz teknede
dün çok sevdiğim bir arkadaşım, erkek arkadaşımla beraber kumburgaz'daydık. teknesiyle bizi marmaranın en uç noktalarında dolaştırdı. harika ve çok güzel bir gün geçirdik. her ne kadar sevgilim ve ben ıstakoz olduysak da dadundan yinmez bir gündü. çakıl barajı'nda, ayçiçek tarlalarında, celaliye'deki rum tarzı evlerin arasında dolaştık. arkadaşımızın sevecen ailesiye tanıştık. atatürk'ü görmüş dedesi, mutfakta harikalar yaratan yayaları (ermenicede büyükanne demek) ve tonton baba haspar amca bizi muhteşem şekilde ağırladılar. şehrin gürültüsünden kaçmak için kumburgaz gerçekten ideal bir yer. diğer yazlık yörelere göre en azından.

bu güzel günün özeti ise şu : değer verilecek insan var, insan var. kimse kalıcı değildir. saatlerce güneşin altında durma!

evlilik
kimilerine göre bir tuzak, kimilerine göre kaçış. bana göreyse çocuğunun olması için yasal bir yol.

oruçlu musun niyetli misin?
bu soruya da kılım. oruçlu musun?
yani aslında benim kıl olduğum ramazan gelince insanların 180 derece dönmesi ve bazı durumlarda tuttukları orucu neden olarak göstermeleri.

eğer, tutamayacaksan tutma. sana kimse zoraki oruç tutturmuyor.
"ama günah" dersen de işlediğin diğer günahların hesabı ne olacak derim sana.
fakirleri anlamak ya da nefsini köreltmek için oruç tutmana zaten gerek yok.

şahsıma ait düşünceler silsilesini okudunuz.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

özet geçtim

ellerim soğan kokuyor. ama hiç rahatsız olmuyorum.

yemek yapmak şu dünyada en zevk aldığım işlerden bir tanesi. hiç bir zaman gocunmam yapmaktan. hatta ve hatta öyle bir huyum var ki, yaptığım yemek ne olursa olsun -tatlı, tuzlu, börek çörek- yaptığım halde yiyemiyorum. sanıyorum ki yaparken doyuyorum.

dört gün önce bamya, dün zeytinyağlı dolma derken kabiliyetim günden güne zirveye ulaşıyor. gerçi bizim ailenin genetiksel özelliğidir bu. ailemizin tüm bireyleri güzel yemek yapar. evimizin ve sülalemizin erkekleri dahil.

annem, sigara böreği yaparken yırtılsa da yufkaları yesem diye bakardım. kadıncağız da her defasında o yırtık yufkadan yama yapardı diğer yırtılan yufkaya.

geçen cumartesi bunu iç güdüsel olarak anladım önemini ve değerini.

sabah sabah kalktım hiç üşenmeyerek yaptım sigara böreklerini. güllüoğlu'nu protesto ediyorum öncelikle. abi, o ne biçim yufka? dokunduğum an dağılıyordu. özenin birazcık!

neyse, yırtılan yufkaları yamalaya yamalaya böreklerimizi yaptım. çeyreği patatesli, gerisi peynirli.
havanın cehenneme özenip sıcak olmasına aldırmadan hem de :P

-ya napim yaa, çok sıcaktı geçen hafta. ve ben geçen hafta izindeydim. ve iznimi evde yatarak değerlendirdim.
ve bu sıcaklar yüzünden acayip derecede midem bulanıyordu. -

hazırladığım börekleri fırına verdim üstlerini yumurtalayarak. yumurtanın sarısı kullanıldı bittabi.
bir yiyen bir daha yedi, yedi, yedi, yedi...
ben toplasan 4 tane falan -zorla- yedim.
sıcak, mide bulantısını falan geçecek olursak, o börekleri löp löp götüren adamın suratındaki mutluluk galiba beni fazlasıyla doyurdu.

işte benim yemek yapma felsefem. karşımdaki yedikçe mutlu oluyorsa ve bunu paylaşabiliyorsa ne mutlu bana.
ben böyle kilo veririm :P birileri de alır ^^

kedisel mevzular 
kedi meraklıdır. ben daha da meraklıyım. derine daldıkça midemin bulantısıyla yüzleşebileceğimi düşündüğüm halde en derine daldım. hazine değildi bulduğum. saçma sapan şeylerdi. neyse ki, herşeyin bir açıklaması var. midemin bulantısı tek bir cümleyle geçiverdi.

"götünü ve yüzünü eskiye dayama.." 

2 ay ve 2 saat
bir sözcük durumu açıklar sanıyorum ki :  "harikaydı  ^-^"

doors doors diye nice nicesine 
ve evet, the doors'u izledim. cümleten vatana ve millete hayırlı olsun.
ama okuduğum yorumlara göre abartılı bir filmmiş. jim morrison oradaki gibi uyuşturucu müptelası ve saldırgan değilmiş. ne olursa olsun, val kilmer'ı görünce ağzımın suyu aktı. erkek dediğin val kilmer gibi olacak! tabi şimdi ki halini baz almıyoruz gençler ^^ bu arada, val kilmer'ın bir filmi için sizi crowley'nin bloğuna alalım mı?
lsd alınca göz bebekleri büyüyen jim morrison - val kilmer

filmdeki bir kaç sahne sizi uçurabilir. mesela ben en çok, break on through'u ve the end'i söylerken uçtum diyebilirim. bir de pop art'ın babası andy warhol'un partisindeki sahnelere bayıldım. manyakça biliyorum ama bu filmi bir kere daha izleyebilirim. kesinlikle hem de.

bende de böyle saçma bir huy var. beğendiğim bir filmi milyonlarca kez izleyebiliyorken, yeni filmleri çok rahat izleyemiyorum :(

erkeklere not : yeni sevgili bulduğunuzu herkese duyurmak için lütfen sevgilinizin adıyla albüm koyun feysbuka. ^^ ama bunu daha önceden yapmıyor olmalısınız. bak yaptıysanız yapmayın. biraz farklı olun milletten.