öylesine korkutmuştum ya da öylesine bana saygılıydı ki "tamam sigarayı bıraktım, içmiyorum artık" demesine rağmen okulun tuvaletinde içermiş benim haberim olmaksızın. ben de gururlanırdım bıraktırdığım için. sonra arkadaşının ele vermesiyle öğrenmiştim bırakmadığını. sinirlendim, kızdım. yine sesini çıkarmadı, öylece baktı. "tamam iç zıkkımın kökünü" diyebildim. o günden sonra birlikte olduğumuz her vakit hem onu hem onun sigarasının dumanını içime çektim.
hastalandı. içmemeye başladı. içmediğine sevindim. "dediğime geldin mi şimdi?" diye söylendim. ama sonra yine başladı. artık umursamıyordum, bana ne benim miydi ki "O"?
ağlamaktan gözlerimi kör ettiğim zamanlarımda yanımdaydı. ilk defa görüyordu elimde sigarayı, ilk defa görüyordu ağzımdan çıkan dumanı.. bense ilk defa duyuyordum bir başkasına "kuzum" deyişini. işte o an elimdeki sigarayı onun kolunda söndürmek geldi içimden. onun yanında bir başkası için ağlarken bunu yapmam ne kadar doğru olurdu ki? dıştan öbürü için ağlarken, içten kaybettiğim için ağlıyordum.
o bunu asla bilmiyordu. bilmesi de gerekmiyordu. o artık "bir başkasınındı". ben de biraz zaman önce "bir başkasınındım" ama o "gel bana" dese o bir başkasını bırakıp ona giderdim. o bunu da bilmiyordu.
düşünmek istemediğim kadar düşünüyorum, düşünüyorum "ne kadar sevmiş olabilir?" bostancı sahili kadar mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder