7 Kasım 2014 Cuma

Beni ben yapanlar nerde huni?

Bu sabah bir mesaj aldım. Cevap verdim. Mavi tıklar göründü.

O mesajı bana çok sevgili arkadaşım Nevinciğim attı. İş hayatına geri döndüğünü, artık blog okumaya başladığını ve şu yazımı çok beğendiğini söylüyordu. Holy bu, durur mu? Zaten içinde yanan yazma aşkını artık bastırmayıp "yazacaammmm uleyn!" diyerek....

Eski yazılarımı okuyorum. İnanamıyorum. Bunları ben mi yazmışım? Bu blog benim olmasa "ne güzel yazmış kız" derdim. Bana yazı yazdıracak ne çok sebep varmış meğerse. Thunderbolt varmış mesela. Hala seviyorum. Arada görüşüyoruz. Onsuz bir yaşam düşünemiyorum. Bugün bunalımın eşiğine gelsem rahatlamam onunla 10 dakika konuşmama bakar. Öyle ki herkese onu tavsiye ediyorum. "Ben onunla iyi oldum, siz neden iyi olmayasınız?" diyorum. Seviyorum.

Thunderbolt bana çok şey öğretti. Bu yaz, lanetli temmuz ayının 12'si gecesi bitanecik babanem melek oldu, bitanecik dedemin yanına uçtu. Yakın arkadaşlarım, benim babaanneme ne kadar düşkün olduğumu iyi bilir. İşsiz kaldığım 11 ay boyunca babaannemin yanından zorunda olmadıkça ayrılmadım. Hep onunlaydım. Gündüz kuşağının tüm saçmalıklarına katlandım. Yıkadım, pakladım. Babaannemin bedensel yardıma asla ihtiyacı yoktu çok şükür. Ama bendeki anaçlık, onu yavrum olarak görmeme neden oldu. Öldüğünde nefessiz kaldım.
Ama Thunderbolt'u aramadım.
Aramak gelmedi içimden. Atlatabileceğimi düşündüm. Nitekim atlattım.
....
.....
Şu bloga yazmayalı neler neler değişmiş. Hala sıkı bir Bridget Jones fanatiğiyim. Evlendikten sonra bile değişmedi bu sevgim. Lakin Renee abla çok değişmiş :
son model röne zilvıgır

Naptın la gafana? Allahsız Röne!
Bridget Jones öldü benim için anlıyor musunuz?! 

Ben yahu, beni ben yapan kadındı Bridget ve Reene (nasıl yazılıyor bu isim?) 
Mutsuzluğum, mutluluğum, yakarışlarım, erkek arkadaşlarım, arkadaşlarım, sevgili adaylarım, beni terk edenler, kilolarım, günlük niyetine Thunderbolt... Her şeyimiz aynıydı. 
gözümün nuru, ruh ikizim biricit.
Hayır utanmasam "helın hanım beni anlatmış bu romanda :kıps:" derim ama diyemiyorum. 

Ne alaka lan kadının dış görünüşüyle biricit cons? Çok alaka.
Anlatamam. Anlatsam da anlayamazsınız. 
Anlatayım neyse. Şimdi, Röne = Biricit benim için. Nasıl ki Turist Ömer = Sadri Alışık ise işte benim eşitim de bu. Sanki Röne, gerçekten de Biricit. Yani o kadın o filmde rol yapmıyor benim için. Kendini oynuyor. Aslında öyle değil. Ama öyle. 
Suratından ütü geçince çok bozuldum. Biricit o gün ölmüş meğerse. Ruhuna Fatiha okudum, kitaplarını süslü bir kutuya koydum tabut niyetine. Olmamalıydı. Ama oldu. 

Evlendikten sonra bu sendromdan kurtulduğuma inanamıyorum. Evlilik aşkı değil içimdeki Biricit'i öldürmüş. 

Ha çok mu matah? Yööö. Bittabi değil. 
Ulan mutlusun işte. Sevgilinle evlenmişsin. Şurada 3 yıl boyunca "benim sevgilim niye yok?" ya da "niye hep ben terkediliyorum?" diye ağlamışsın. Şimdi de "niye sendromum kayboldu :'(" diye ağlamanın hiç alemi yok. İşte bunlar hep şımarıklık. Benim şımarıklığım da ölene kadar. 

Bir ara liste yapıyormuşum. Ona da devam edeyim bari :)

kilo :63 (4 sene önce bugün anoreksik olacağım diye mutluymuşum)
sigara : yok. bitmiş. o zamanlar depresyondaymışım ondan içiyormuşu.
içki : o da yok. midem bulanıyor. hayır hamile değilim. 
koca : var bi tane. eve gidince ne yicez diye soruyor. 
kedi : ondan da var hamdolsun. yatağımızda yatıyordur sıpa.
yarışma : daha geçen gün kelime oyununa katıldım. 

Adiyos amigos. 

Hiç yorum yok: