jostein gaarder'ın aynadaki muamma adlı kitabını bitirdim. sofi'nin dünyası kadar ağır değil, iskambil kağıtlarının esrarı kadar fantastik değil. ariel adlı melekle, ölüm döşeğindeki cecille'nin kainata, Tanrı'ya, dokunmaya, hissetmeye, düşünmeye ve bir melekle insan arasındaki farklılıklara dair yorumlarını ve konuşmalarını içeriyor kitap.
ariel, oldukça meraklı bir melek. dokunmanın, düşünmenin nasıl bir şey olduğunu cecille'in anlatmasını istiyor. cecille ise, ölüm döşeğinde her şeyi sorguluyor. ariel'e çoğu zaman kızıyor. ondan, cenneti anlatmasını istiyor sürekli.
rüyalar hakkında konuşurken, insanların rüya gördükleri zaman, bir melek gibi hiç bir şey hissetmemesinden bahsediyorlar. burası oldukça enteresan ve doğru geldi bana. rüya görürken, bir çok şey yaşarız. ama asla hiç bir şey hissetmeyiz. tıpkı melek gibi.
kitabımızın sonu biraz acıklı. ama jostein gaarder, bu acıyı siz hissetmeden enjekte ediyor beyninize.
2008 yılında kitabımızın filmi çekilmiş. baş rollerde liv ullmann var. henüz izleyemedim ama fotoğraflarından anladığım kadarıyla, kafamda canlandırdığım gibi bir film çekilmiş.
.........
bu sabah tante rosa'yı okumaya başladım. sevgi soysal kitabımızın yazarı. tante rosa adlı bir kadının (muhtemelen sevgi soysal'ın teyzesi bu kadın) yaşama karşı direnişini anlatıyor. incecik bir kitap. ama sabun köpüğü gibi kaybolmayacak cümlelerle dolu. feminist bir kitap gibi geliyor ilk başta ama ilerleyince öyle olmadığını anlıyorsunuz. kadınların da "bu dünyada biz de varız!!" çığlığını, seslenişlerini duyurmak için yazılmış gibi. aslında kadınlardan çok erkeklerin okuması gerek diye düşünüyorum.
bunun dışında frijit jones'luğuma devam ediyorum.
arkadaşlarımın bana "sevgili, erkek arkadaş" bulma serüvenleri devam ediyor. etsinler. bulduğum vakit ilk başta sevinen daha sonra "ayy bu ne biçim adam?" diyen o kadar çok arkadaşım var ki.. muhtemelen bu sefer de aynı şey olacak.
arkadaşlar neden böyledir? tamam, gözünü açmak isterler, yanında olmak isterler ama belli bir yerden sonra bayarlar. hakikaten. savaşırken yanında olmazlar, ama öncesinde seni harika gaza getirirler. ben yaptım mı böyle bir şey hatırlamıyorum. ama benim yüzümden sevgilisinden ayrılan ya da benim gazıma gelen kimse yoktur herhalde. akıl isteyene akıl vermek kolay, kelin merhemi olsa kendi keline sürer zaten.
aman neyse, geçiyoruz yeni yıl dileklerimize :
öhümmm
*hayatımın aşkını istiyorum
*sağlık, sıhhat, huzur istiyorum
*hiç bir günümün heba olmadan geçmesini istiyorum
*dileklerimin -eğer ki sonuçları güzel olacaksa - kabul edilmesini istiyorum
*anonimin dileklerinin kabul olmasını istiyorum. o da efor sarfedecekmiş olsun diye :)
*tüm sevdiklerimin beni daha da çok sevmesini istiyorum. inanın ilgi gösterdikçe siz ben size 10 adım gelirim
*akılsızlara akıl fikir ihsan edilmesini istiyorum
*daha çok kitabım olsun istiyorum
*kara kalem çalışmalarım daha güzel olsun istiyorum
*ney çalmak istiyorum (ney? ney)
*beni seven tüm insanların dileklerinin gerçekleşmesini de istiyorum
*dini, politikaya katmasınlar istiyorum...
aslında listem daha upuzun ama hem santa claus'a hem de Tanrı'ya ayıp olmasın, yeter artık dedim.
böyle de iyi niyetli biriyim işte..
umarım 2011 güzel olur 2010'dan. unutmayın ki 2012'de MARDUK geliyor. ona göre geçirin 2011'i.....
happy new years!!!!!!!