20 Ekim 2011 Perşembe

emareleri emayeyle kaplayalım

Galiba depresyondayım.

Ne istediğimi bilmiyorum.

Ne yapacağımı bilmiyorum.

Bazen bir lomom olsa diyorum, çıksam dağa bayıra, iki börtü böcek çeksem rahatlasam..

Bazense Tegev’de gönüllü eğitmenlik yapsam diyorum. insanlığa birazcık yardımım dokunsa..

Bazen de bu ülkeden kaçıp gitmek istiyorum. Gerçi onu her dem istedim. Şehit kanlarıyla örtülü bir yerde yaşamak bana dokunuyor.

Yan flütüm duruyor evde, dolabımda. Kurs ayarlayacaktım. Olmadı. Sevgili girdi araya.

Bir çok arkadaşımdan kopuşumdur sevgilim. Bazıları için üzülürken, bazıları için sevindiğimi hissediyorum.

üzülüyorsan niçin kopuyorsun?

Artık kendimle ve onunla kalmak istiyorum. Allah’a da çoğu zaman soruyorum, bu zamana kadar nasıl onu benden sakladın diye.

Bu gerçek aşk, aşkı da geç, gerçek sevgi.
Aşk, her zaman geçicidir. Arada sevgi ve saygı olduğu sürece o ilişki kalıcıdır.

Örgü örmeye başlayacağım sanırım. Depresyondaki kadınlar genelde örgü örüyorlar ya. Hazır kış da gelmiş, sevgilime atkı örmenin tam sırası.

Thunderbolt ile geçen gün görüştük. Son derece iyi olduğumu söyledi.

O zaman, bu depresyon tamamiyle benim şımarıklığımdan kaynaklı.
Hem şımarık hem maymun iştahlı olmak çok zor be azizim!



19 Ekim 2011 Çarşamba

kıl mıyım neyim?

politikayla çok işim olmaz. çok şey bilmediğim için çok konuşmayı yeğlemem. susmayı tercih ederim.
ama bu süreçte, kim, nereye kadar susacak bilemiyorum.

"yapamıyorsan, beceremiyorsan bırak! işinin ehli olanı yapsın!" diyesim gelmiyor değil. geliyor.
yazıktır, anaların canı yandı, çocuklar babasız kaldı.

ve siz hala daha "intikam" diyorsunuz.

ayıptır.
yapmayın. "sizin başınıza gelirse.. " bile diyemiyorum. gelmeyecektir.

bu ülkede "biz" olduğumuz sürece.. %90 koyunuz..
allah, cümlemize sabır versin..

çamaşırları yıka
çamaşır deterjanı reklamları kadınları ezik gösteren reklamlardır bana göre. seksapalitesi olmayan, ev işinden çıldırmış, tüm gün çocuklarının arkasını toplayan kadınların yansıtıldığı reklamlardır. inceden inceye "subliminal mesaj" veriliyor yani.
"kadın eziktir, ezik kalacaktır" diyor bir nevi.


mutlu ev kadını mualla
bence, aklı başında olan kadınlar bunu protesto edip, çamaşır yıkamasınlar. bazen, pislik bir insana dönüşebiliyorum, farkındayım. ama kadınsak, evin hizmetçisi değiliz değil mi?

genelde ev işiyle, evle ilgili olan reklamlar kadınları ezik gösterir. "bakın kadınların yapamadığını bizim zımbırtı nasıl da yapıyor" diye.
bu çok aşağılayıcı. sevimsiz ve uygunsuz.
ve ben artık bu reklamlarda erkekleri de oynatmalarını istiyorum.
pek ciddiyim, gayet ciddiyim.
oynatsınlar. ne yani, erkekler ev işi yapmıyorlar mı?
bir kerede onlar kurumuş yağları, kirleri çıkartsınlar. ellerine mi yapışır?
hiç de yapışmaz.

kontrol var!
kadınların kontrolleri hiç bitmez. şükür, ben kendi kendimi kontrol edebiliyorum :P
kontrol deyince aklınıza neler geldi kimbilir. doğum kontrolü, arkama baksana kontrolü falan..
en önemlilerini saydım size. çok şükür "arkama baksana"larım yok.
menopoza girmedim hayır, bazen öyle şeyler yapabiliyor ki vücudumuz.
mesela o "arkama baksana" diyeceğiniz yerde "ene önüm" diyebiliyorsunuz.
arkalar iyi ama önler olmamış :P

bir öneri bir reklam
burberry brit! imkanınız varsa alın.
ben böyle bir koku koklamamıştım ki hiç :/

sipesifik diye bir yer varmış
hemen aldım tabi adresimi. holywitch mahlasını kimseye bırakmam ^^

http://www.sipesifik.com/holywitch

takip edin beni ^^

18 Ekim 2011 Salı

naciye ve serap sorunsalı

ara sıra aaah belinda'yı izleyip duruyorum.

küçüklüğümden bu yana, teyzem ile birlikte en sevdiğim filmlerdendir.

farklı havası ve klişe olmayan konusu ile bıkmadan usanmadan izleyebilirim.

yaş kemale erdikçe filmin ne anlatmaya çalıştığını da bittabi fark ettim.

kapana kısılmış türk kadını ile özgür olmaya çalışan türk kadını arasındaki farkı bize anlatmaya çalışıyor.

şimdi, kapana kısılmış türk kadını dedim diye, bir çok türk kadını çemkirecek bana. hiç bile çemkirmeyin.
bir çoğunuz çalışıyor olabilirsiniz velakin özgürlüğünüz elinizde değil. çalışıp, evde temizlik yaptıktan sonra, yemeğiydi bulaşığıydı, çoluğuydu çocuğuydu derken, nereniz özgür?
bu tabi size annelerinizden ve onların da annelerinden miras kalan özgürlük değil mi?
evet. ne yazık ki böyle.

benim annem bile böyle. böyle olması gerekli. hatta benim de böyle olmam gerekli. hatta şimdiden bile böyle olmam gerekli.

hafta sonları bir yere gitmeyip, sevgiliyle buluşmayıp, alışveriş yapmadan sadece temizlik yaparak yaşamam öneriliyor.

türk kadınlarına kim bu zihniyeti aşıladı bilemiyorum ama bir bulursam kafasına güdümlü anne terliğini fırlatmak farzdır artık.

gelelim diğer tarafa. tek başına yaşayan, sevgilisiyle mutlu mesut görüşüp sevişen, erkek ortamında söz hakkı olan, ekmeğini taştan çıkaran, cesur, sporunu yapıp diyetine devam eden serap.

bizim son nesilin yapmaya çalıştığı da bu işte. bizden bir kaç kuşak öncekilerin asla ama asla kabul etmek istemediği hayat.

bunun ayıbı ve günahı çok. evinde sporunu yapabilirsin mesela. boşa para.
sevgilini öpme çok günah.
büyüklerin yanında konuşma, ayıp. hele hele erkek muhabbetine hiç karışma.

bunları yıkmak için büyük çaba sarfediyorum. arkadaşlarıma da sarfettirmeye çalışıyorum mamafih yapamıyorum.

türk kızı prototipli çok arkadaşım var. ve ne yazık ki bu çoktan ruhlarına işlemiş bile.

laflarımı yanlış anlayan çok olacaktır. "saygısızlık yapmak ne zamandır modernlik oldu?" diye şeyler duyacağıma da çok çok çok eminim. en önce bunu duyacağım kimseler yine en yakın çevremdeki kadınlar olacaktır.

alışmış kudurmuştan beterdir. kimseye pabuç bırakacak halde değilim allama bin şükür :P

6 Ekim 2011 Perşembe

helo evribadi

beni özlediğinizi, arkamdan ağladığınızı biliyorum.

makyaj bloglarını okumakla geçiyordu günlerim. bu kızların yaratıcılıklarına yeminle hayranım. harika makyajlar yapıyorlar ve ben bayılıyorum okumaya. hatta, onlardan feyz alarak makyaj yapma konusunda baya baya ilerlediğim bile söylenebilir. abartmadan allık, taşırmadan eyeliner sürebiliyorum hamd olsun.

tek kötü yanı, sephora ve sevil parfümeri'yi zengin edişim oluyor. hani her insanın bir hobisi var ya, benim hobim sanıyorum ki makyaj malzemesi almak oldu. çoğunu kullanmıyorum bile. alınca tatmin oluyorum resmen. ama tabi kitap alma alışkanlığımdan hala daha vazgeçmiş değilim. maaşımın yarısı bunlara gidiveriyor böyle de :/

sorun sende değil bende
kilo almamak için yemiyorum canlar. 58 kg'ı gördükten sonra kızartma ve bilimum pilav, makarnaya "sorun sende değil bende" diyerek yol verdim. en son patatesi, geçtiğimiz cumartesi yememdeki sebep ise açlıktan ölüyor oluşumdu. Allah'ın nevizadesinde bir tane boş restaurant olmaz mı ya? girdiğimiz her yerden affedersin küfrederek çıktık. en son bulduğumuz "nevizade" adlı restauranttan bozma meyhanede daldım patates kızartmasına. sonrasında enfes bir lüfer yedim. o gün içtiğim içkinin haddi hesabı yok bünyeme göre. :/ bu yüzden nötrleyemedim hiç.

her akşam tavuklu ya da ton balıklı yeşil salatam ve beyaz lahana suyumla pek bir mes'udum.
tatlı yerine, gün kurusu olan kahverengi kayısılardan yiyorum.

bu arada müzmin bir kabız olarak, doktorum bildiğiniz harika kahveyi yasakladı. Allah'tan nescafe üreticileri vita lift'i yaratmışlar.

vita lift, bir sene öncesinde denediğim bir kahveydi. ve ne yalan söylüyeyim hiç mi hiç beğenmemiştim. ama şimdi zorda kalınca beğenmek zorunda da kalıyor insan. antitoksidan içeriyor ve bağırsakları çalıştırıyor. tavsiye ederim.

rip steve
allah rahmet eylesin. ne diyeyim ki? nice insanlar ölüyor, nice gençlerimiz şehit oluyor vatanları uğruna, kimse ona gösterilen ilgiyi göstermiyor. dünyanın dengesini değiştiren tek insan rahmetli steve değildi.