27 Ağustos 2010 Cuma

ne kadar aşığız? ne kadar maşuğuz?

bir kitap okudum hayatım değişti cano canlar...

bir kitap okudum ruhum yenilendi kıymetlilerim..

"aşk"ı okudum, aşık oldum daha çok O'na..

oysa ki O hep benim yanımdaydı.. her çağırdığımda geldi, ne zaman ah etsem duydu sesimi. hep son karar O'nundu ama biliyordum ki ben..

........

elif şafak hanıma karşı çok ön yargılıydım işin açıkçası. yazmış bir şeyler, kapağını pembe yaptırmış çıkartmış bir kitap diye düşünüyordum aşk için.

"yaaa zaten aşktan ağzım dilim yanmış, bir de okuyup daha fena mı olayım?" diye düşüncelere gark ediyordu beni adını duyduğum, cismini gördüğüm her yerde.. hatta meraktan alıp kitabı okumaya bile kalkıştım ama salaklığıma doymayıp, başkasına kulak asıp kuzenime hediye ettim.

sonra öğrendim ki o aşk dediği ilahi, manevi aşkmış..

.......

fanilerin çoğu için aşkın ömrü çok kısadır. hissettiğimiz karşı tarafa zaten çoğunlukla aşk değildir. istisnai durumlar haricinde tabi. kimi zaman bir ömür boyu süren aşklar da oluyor. hele şu kapitalist zaman da kime ve nasıl aşık olabiliyorsak! belki senin içindeki duygu aşktır, saftır, temizdir. ama karşı taraf....

.......

bizi yaratana, her çağırdığımızda sesimizi duyana, elimizden tutana karşı içimizdeki aşk nedir? ona duyduğumuz sevginin bir ölçüsü var mıdır? ne kadar aklımıza geliyor O? yalnızca başımız sıkıştığında değil her daim aklımıza gelmesi lazım. nasıl annemizi seviyorsak, sevgilimizi seviyorsak ve hatta sevdiğimiz adam ya da kadın için her şeyi göze alabiliyorsak....

O'nu daha da çok sevmek lazım. O'nunla bütünleşmek lazım. ancak o zaman bir şeylerin farkına varıp içimizdeki maneviyatın gücünü anlayabiliriz. ama karşılıksız, tevekkül ederek..

tıpkı Mevlana ile Şems gibi.. kimseye kulak asmayarak..

Hiç yorum yok: