7 Aralık 2010 Salı

es irrt der mensch solang er strebt

başlığımın "farklı dilde olması" ukalalıktan değil. bu cümle benim için bu şekilde anlamını yitirmiyor da ondan. belki sizin için de bu şekilde olursa, anlamını öğrendikten sonra anlam kargaşası yaşamazsınız.

cümlemiz, goethe'nin ünlü faust adlı eserinde geçmekte. anlamı "insan çabaladığı sürece yanılır" demek. 

birazdan niçin bu başlığı kullandığımı anlayacaksınız.. 

........

kilo : 55 belki 54,30 falan da olabilir. 
yemek : o neydi? unuttum. 
sinir katsayısı : söylemek istemiyorum. 
thunderbolt'u özleme katsayısı : bu cumartesi görsem yeter.
gelen mesajlar : "you have 0 calls, nobody called you. even your mother" 
kuziden gelen mesajlar : 4 
olağan sevgililer : 0
olağan beğenilen ve platonikler : colin firth (nihahahah bizim gezegende aşk yok aşk) 


dün akşam yine ve yeniden "bir aradayız, hepsi bu" (ensemble c'est tout) filmini izledim. audrey tautou'nun umursamaz halleri, guillaume canet'in bastırılmış kişiliğini tekrar tekrar gördüm. bir film size bir çok şeyi anımsatır, bir çok şeyi tekrardan yaşarsınız. 

bir an, audrey gibi saçlarımı kısacık kestirmeyi, olağan işimi bırakıp gerçekten mutlu olabileceğim bir işi yapmayı ve içimden gelen kara kalem tutkusunu ortaya çıkarmak istedim. (teoman'a gönderme yaptım fark ettin mi?) ama sonra üstümdeki baskıyı tekrardan hatırladım ve bu düşüncelerimi ailemle paylaşmayı düşündüm. sonucun ne olabileceğini az biraz biliyorum : 

annem : he kızım he! sen bu terapilerden sonra kendini aştın iyice! noluyo sana!!! ağzın bozuldu, iyice asileştin! gitme daha terapiye falan! hem parana yazık hem kafana. otur evinde hafta sonları. yap temizliğini, birazcık rahat dur!

babam : nasıl biliyorsan öyle yap, kendini herşeye fazla kaptırıyorsun farkında mısın? bi ara hristiyan olucam, tarikatlere giricem diye de tutturmuştun. 

kardeşim : deli olduğunu biliyoduk holy :) 

ailemden bu şekilde tepki geleceğini bildiğim için bu konuyu onlara açmamanın en iyisi olduğunu düşünüyorum artık. thunderbolt'un buna da bir çözüm bulabileceğini biliyorum. içimden nasıl geliyorsa öyle davranmak istiyorum. 

bunları ne zaman düşünsem bu film aklıma geliyor. orada da audrey'nin annesinin "temizlikçi olup da napcaksın? nasıl yaşıyorsun? paran var mı?" gibi tacizlerinden sonra hiç bir tarafına takmaması beni gerçekten heyecanlandırıyor. ve "ben de böyle olmalıyım" diyorum. 

iyi bir iş, iyi bir hayat, iyi bir gelecek.. kim kaybetmiş ki sen bulasın? kolay değil muhakkak ki.. 
benim şu anda yapmak istediğim tek bir iş var. minik, eski püskü bir kitapçıda çalışmak. alacağım maaş şu anki işimden düşük olabilir illa ki ama ben mutlu olduktan ve kendimi lüksten uzak tuttuktan sonra çok önemli olduğunu düşünmüyorum. 

ama aileme kalırsa bu bir çılgınlık, salaklık! güvenli işimi bırakıp güvenilir olmayan bir yerde, gelecek kaygısı taşıyarak geçireceğim yıllarıma yazık! 

tabi, onlara göre; daha doğrusu tüm büyüklerime, evli arkadaşlarıma göre ilerisini düşünmek lazım. evleneceğim, çocuğum olacak, onlar büyüyecek.. 
nasıl yapacağım?
şu anda bile öyle bir baskı var ki üstümde :
"o kadar senedir çalışıyorsun hala daha çeyizin yok mu? inanmıyorum sana!"  

inanma sen bana! 

el emeği göz nuru çeyizler.. ananızın bile kullanmadığı sandığın, sizin evinizde bir tarafta öylece durması sizi de çok mutlu edecektir eminim. şimdiden alınması lazım tabi ütüsüydü, bulaşık makinesiydi, tencere, tava, kaşık, bıçak........

yok abi.. ben bunlara gelebilecek bir insan değilim. yapamam. evlenirsem şayet, böyle bir karar alırsam, o gün, o şanslı insanla gidip almam gerekiyor. sonuçta tencere tavayı bir tek ben kullanıp ben yıkamayacağım. ya da o koltukların üstünde bir tek ben oturmayacağım. 

"yatak odasını kız tarafı alır". onu da beraber almam lazım. o yatağın üstünde tek başıma yatmayacağım sonuçta. herifle oynaşacağım, çocuk yapacağım. nevresimlerin "benim zevkime göre olması" onu ne kadar tatmin eder? belki adamın istediği bir renk var? belki adam sevdiği rengin içinde sevişirken daha güzel, daha rahat sevişiyor? olamaz mı? 

sonuç itibariyle, şu andan itibaren "büyüklerden, görmüş geçirmişlerden özlü sözleri" beynimden siliyor ve artık kayda almıyorum. sıkılıyorum, sıkıyorlar beni. dün de bundan bahsettim belki ama robotlaşmış, koyunlaşmış bir kadın görüyorum aynaya bakınca. 

işte bundan dolayıdır ki "çabaladıkça yanılacağımın" artık farkındayım. 

çabalamadan yaşamak en güzeli en rahatı. çabalıyorum ama tek birşey için :

hiç kimseyi bir tarafıma takmamak için!  

14 yorum:

uyumuycam dedi ki...

tek bir yazıda ne çok şey var üstünde düşünülecek..

"doğum sancısı" demiş miydim? bi ara uzun konuşalım..

Holy Go-Nightly dedi ki...

doğum sancısı demiştin ve ben de zorlucak bizi demiştim..
görüşelim biz bu konuları uzun uzun..

Adsız dedi ki...

kendini alkole mi versen diyorum?

Holy Go-Nightly dedi ki...

bence vermesem diyorum. böyle arada güzel oluyor ama her gün her gün olmaz..

Adsız dedi ki...

:)) peki ama tam kıvam olmuşsun

Holy Go-Nightly dedi ki...

kafam güzel ben güzel
fazla içkiye hayır :P

Adsız dedi ki...

biz içmeden de güzel diyorsun, peki sadece film seyredip ağlayalım o zaman

Holy Go-Nightly dedi ki...

eheheh :) film izlerken ağlayamadığımı fark ettim biliyo musun? eskiden ota boka zırlardım. şimdi çok çok çok derin bi yaramın olması lazım ağlamam için :)
bak bu beni mutlu ediyo

Adsız dedi ki...

ağlayamadığına mı mutlusun? o kadar derin yaran olmadığına mI? umarın o kadar derin yaran olmadığınadır, ağlamak halen çok güzel

Holy Go-Nightly dedi ki...

ağlamadığıma mutluyum. derinlerde kalan ne varsa unuttuğumu hissediyorum. bunun için de mutluyum.

Adsız dedi ki...

elektrikli süpürgeler tozu çeker gibi yapıp daha derine gömer, oysa halıyı bazen balkon demirine asıp iyice silkelemek lazım, hatta biraz da dövmek............

Holy Go-Nightly dedi ki...

güzel benzetme ama o halıyı biraz dövüp biraz da tozunu elektrik süpürgesiyle aldım sanırım.

deeptone dedi ki...

güldürdün beni. ama gülünecek bişi yok.

o filmi severim. audreyi de canet'yi de. ne fransız filmleri var. fransız sineması ölürüm ben.

bence de bırak herkes ne düşünürse düşünsün. seni mutlu edenleri yap. çevreyi boşver. çevre diye bişi yok. geçicidir çevrenin ilgisi. ve seni değil kendilerini düşünürler daha çok. en yakınların bile.

Holy Go-Nightly dedi ki...

:) ben de fransız sinemasını severim.
bakalım, canım ne yapmak isteyecek bi sonraki adımda. şu anda bi tanesini yaptım sayılır :)