dün çok mutluydum.
tahmini bir ay geçti o depresif, karlı günden beri. o günden düne kadar soru işaretleri ve örümcek ağlarıyla doluydu beynim. thunderbolt'un ve bir çok dostumun yanımda olduğunu biliyordum ama bazı şeylerin yok olduğunu bilmek üzüyordu beni.
ama dün çok mutluydum.
saçlarımı -neredeyse- kırmızıya boyattım sabahın köründe. bir güzel hazırlandım. kendimi iyi hissetmem gerekiyordu ve bir yerden başlamam lazımdı artık. pespaye gittiğim kuaförden alımlı bir kadın olarak -en azından bana göre alımlı- çıktım.
dünün mutluluğu sabahtan geldi.
en sevdiğim caddede turladım. mağazalara girdim. ana avrat küfür ettim. küfürlerin sahibi karşılığını verdi bir güzel. audrey hepburn posteri aldım halep çarşısından. o gelene kadar tüm istiklal'i fethettim.
sonra gelince taktı beni koluna, çanta gibi oradan oraya savurdu. yine küfür ettim. hep küfürleştik.
kiliseye gittik. "töbe töbe" lerin arasında gizli gizli, sakıncalı şeyler söyledi.
oturduk. baktık yukarıya. yukarıda görebildiğim önce hz. meryem ana, sonra hz. isa oldu. gülümsedim bugünü bana bahşettiği için Tanrı'ya.
kaçtık.
pıtır pıtır kaçtık.
karaköy'den bir vapurla kadıköy'e geçtik. belki ömrümde geçirdiğim en zevkli vapur seyahatim buydu.
dün mutluydum, umut doldum.
deliyle deli oldum. ha zaten genlerimde var delilik, aynı bokun laciverti olduğumuz için "yeaa yapma yeaa" ları öylesine söyleyip deli oldum onunla birlikte.
nazım hikmet'i ziyaret ettik kadıköy'de. onun mekanında hiç ama hiç susmadım. sanki, yıllardır kimseyle konuşmamışım gibi geldi. susasım hiç gelmedi.
susmadım.
dün çok çok mutluydum.
ve anladım ki;
bir kadınla bir erkek yan yana geldikleri zaman arada aşk olmadan, sadece sevgi ve güven içinde de mutlu olabiliyormuş.
ilk defa aşık olmadığım bir erkeğin yanında bu kadar mutluydum. benim kanımdan biri olduğunu unutarak.
ve ben o erkeğe bu kadar kısa süre içinde kendimi çok borçlu hissediyorum.
bana katlandığı için..
beni karşılıksız sevdiği için..
beni "ben" olarak sevdiği için..
beni "yargılamadığı" için...
dünden beri dediğim ve düşündüğüm tek şey "bu adam ölene kadar benim. hayatından kimler geçerse geçsin, isterse on kere evlenip boşansın, isterse on tane çocuğu olsun, o benim.."
bu kadar sahipleniyorum, bu kadar seviyorum onu.
"fotoğraf çektirmek için yan yana getirilmiş iki nesne değiliz biz
güvercin curnatasında yan yana akan iki güverciniz
mesafeler birleştirdi bizi bir de sözler
razı olma hiçbir sessizliğe
biliyorsun seni seviyorum
pencereden bakmayı
öğreteceğim sana..."
pencereden bakmayı öğret bana.. ben de hep sarılacağım sana..
15 yorum:
aman tanrım holy seni böyle görmek ne güzell, her neye inanıyorsan o sana devamını nasip etsin ,kırmızııııııııı
:) toprak dostum!
aminnn :) teşekkür ederim.
kırmızı dedikten sonra benim diyeceğim bişi var mı?
burdaaaaa
ya da here
ya da eğilebilrsin
ya da şirinlik muskası gibi gül
^_^ ^_^ ^_^
..kiliseye gittik. "töbe töbe" lerin arasında gizli gizli, sakıncalı şeyler söyledi...
buraya çok güldüm.. ama mutluluğunu, içindekileri çok güzel yansıtmışsın yazına.. :)
:) teşekkür ederim mery
hiç bi kuzenimle bu kadar iyi vakit geçirdiğimi hatırlamıyorum. :)
GÜLEREK OKUDUM YAZIYI. CİDDEN YANSIMIŞ :)
:)) ay ben ne duygusal yazmıştım oysa ki..
demek ki duygusal olamıyorum :/
beni de çağırsaydınız ben de mutlu olmak istiyorum :p
hep mutlu ol holy.. her geçen gğn daha fazla..
bunu diliyorum hepimiz için uyumuycam..
gel bu hafta sonu da seninle delirelim :)
Kırmızı saç. Ne çok severim:) En sevdiğin cadde İstiklal? Ve yanında sevgi duyduğun biri. Daha ne olsun :)
:) di mi ya?
hep böyle mutluluğunu anlatan yazılarını okuyalım tatlım.
:))amin canım
sende uzun zaman sonra gelmişsin buraya
sevindim :)
bazen yalnızlıktan şikayet etsekte kendimize zaman ayırma fırsatı yaratıyo bize. pehhhh ne laf edermişim.
bugün fırsat buldum demek istedim canım :)
Yorum Gönder