16 Ocak 2011 Pazar

sabaha karşı

kilise çanları çalıyor. hayır evin yakınında kilise yok. evimize en yakın kilise 40 dakika uzaklıkta.

benim kafamın içinde çalıyor çanlar.
çanlar benim için çalıyor.

uyuyamıyorum. süt içiyorum. yine uyuyamıyorum.

sıkıntıdan patlıyorum. üşüyorum. kitap okumak istiyorum, büyük bir hevesle yorganın altında yakıyorum okuma lambamı..

ve poff..

sıkıntım tavan yapıyor.

takıyorum kulaklıkları.. kulaklarım acıyor. zaten sırtım da ağrıyor.

eskiden böyle olduğum zaman bilirdim sebebini. ya aşık olurdum ya da bir şeyler bitmiş olurdu.
ama şimdi ikisi de değil. en son ne zaman aşık olduğuma dair bir şey bile gelmiyor aklıma. sanki hiç aşık olmamışım gibi geliyor.

çok katı kalpli oldum. çocuklara ve erkeklere taviz vermeyin diyorum. çünkü ikisi de sizi avucuna alır bu şekilde.

gece bitiyor, sabah olsun bir an önce diye dua ediyorum. sırt ağrısına baş ağrısı ekleniyor. tekrar kitabı alıyorum elime.

olmuyor.

elma yiyorum midem bulanıyor çünkü. artık gecelerim böyle.
yapay şekilde uyutulmaya karşı çıktım çünkü. o zaman başımın çaresine bakmalıyım.

bitkisel takılırım bende. papatya çayları, sarı kantaronlar, melisa çayları..

bunları zoraki olarak içmek istemiyorum. neden insanlar başları sıkışınca zoraki yapmak zorunda kalırlar yapacaklarını?

başka bir çözüm neden üretilmez?

üretmeye çalışıyorum.

ben yine laktozsuz sütümü içeyim en iyisi. bir fincanken olsun iki fincan..

hem süt yararlıdır. ileride kemik erimesine karşı şimdiden önlem alıyorum.

bunları thunderbolt'a anlatmam gerek..

4 yorum:

Profösör dedi ki...

Afiyet olsun...

Holy Go-Nightly dedi ki...

teşekkür ederim

uyumuycam dedi ki...

salonda tv açıkken ve çok sıkıcı bi tartışma programı varken sızacaksın..

Holy Go-Nightly dedi ki...

bunu denicem