21 Kasım 2010 Pazar

lili lili marlen lili yar

dün "new york'ta beş minare"yi izledim. hacı karakterini fethullah gülen olarak algılayan insanlar çokçaydı. doğrudur, öncesini bilen için, izlediği her kare gülen'i çağrıştırabilir. lafım yok. konunun derinliğini bilemediğim ve sürekli etrafımda "cemaatten" insanlar bulunduğu için gülen'i farklı tanıyordum işin aslı. cemaatten değilim. olmaya niyetim yok. ama cemaattekiler öyle bir ilahlaştırmışlar ki.. yani insan "nasıl müslüman la bunlar?" diyebiliyor ya da düşünebiliyor. 


sohbetlerine bir kere gittim. ünlüdür sohbetleri, herkes bilir. benim gitme nedenim "acaba derinliği olan konular nedir? ne konuşuluyor? havas öğretiliyor mu?" gibi sorulardı beynimi yiyen. ve gittim. önce "sözler" adlı kitaptan "namazın önemi" okundu ve okuyan abla (benimle yaşıttı) kitabın cümlelerini tekrar eden cümlelerle açıklama yaptı, sonrasında gelen öz abla (o da yaşıttı benimle) işi bir anda maneviyattan maddiyata çevirdi. bu benim aklıma gelebilecek en son konulardan biriydi. madem işin içinde sohbet var, manevi bir sohbet olması gerekir diye düşünüyordum. 


aklımı karıştıran "binlerce" soru ile çıktık sohbetten. hala daha aklımı karıştırıyor ya.. 


mesela "neden" yurtdışında o toplanan "maddi desteklerle" açılan okullar oluyor da güneydoğuda olmuyor hiç birşey? en çok takılan bu kafama. onlar bizden değil mi? binbir sefaletle gitmeye çalışıyor okullarına, kız çocukları okutulmuyor, erken yaşta evlendiriliyorlar bir kaç kuruşa.. hepsi "ünzile" 


bu ülkede çok tarikat ve cemaat var. herkes mezhep kendi içinde tarikatlara bölünmüş. kimseye zararı olmayana, dinini öğretene lafım asla olmaz. ama manyakça zikir çektirenlere, "allah yolunda cihat eyleyin, öldürün" diyenlere..... 


bunlar kuran-ı kerim'i nasıl okumuş insanlar merak ediyorum. hz. muhammed (s.a.v) efendimiz böyle değilken, nasıl olur da kendilerini islam yolunda birer ölüm makinesi haline getirebiliyorlar?


"leküm diniküm veliyedin" 
başka da diyecek sözüm yok. 


bir film izleyip yine kendimi buralarda bulmam şaşılmayacak şey. 


filmi geçip, "içinden tramvay geçen şarkı" adlı ferhan şensoy oyununa atlıyorum izninizle. ferhan şensoy dahidir benim için. "kızını dövmeyen dizini döver" adlı eşsiz filmde her ne kadar sapık rolünde olup, midemi bulandırsa da seviyorum. 
karl valetin - elizabeth bilmem ne

karl valetin'in hayatından kesitler sunan, almanya'ya göndermeler yapan, karı koca ilişkilerine takan, yaşanan fakirlik hakkında bizi güldürürken düşündüren bir oyun. pek severek izledim. 


size minik bir kuple oyundan :


biz eskiden bugünü
daha pembe ummuştuk
meğer kader
cilvesiz normal kader
çok garip
çok lodos
bir sonbahar
tevekkülle karşıladık lili yar
lili lili marlen
lili yar
paldır küldür dürüldü
romantizmin defteri
dinamiti icat etti
alfred nobel
ona nobel verilmedi
bisiklet icat oldu
mertlik bozuldu
komandolar türedi
wagner’in lirizmi
nihilizm’den beklenmedik netice
tufa’ya geldi nitçe
fiziği altüst etti
radyoaktivite
radyolardan duyduk biz
potemkin gümbürtüsünü
biz eskiden bugünü
gayet pembe ummuştuk
aldatıldık mı yoksa
yoksa 
yoksa
beraber mi aldandık
soru işareti


kafamda binlerce soru işaretiyle gününüz hayrolsun, aydın olsun diyorum... 

8 yorum:

Dallama Blogger dedi ki...

ben izmeledim ama helal harika analiz, yaklaşım güzel.

Holy Go-Nightly dedi ki...

izle bence. şimdi izleyip de "fethullahçılara gitti paramız. ühühühühü" diyenler var. onlara da kılım. herşeyi izleyip inceleyeceksin ki bi fikrin oluşsun. zaar anlamıyorlar onlar..

deeptone dedi ki...

minare'yi henüz izleyemedim.
ama sana hafif gelmiş olacağını tahmin edebilirim.
cemaat. hiç girme bence. tarikatlar da.
f.g.'nin ingilizce metinleri var nette. bulabilirsin ararsan. çok planlı çalışmaları var açıklıyor metinlerde.

f.şensoy. bence de öyledir. çok zekidir. genco ile birlikte en sevdiğim iki tiyatrocudan biridir.oyunları da kitapları da iyi.
ancak, salonunun altındaki barda bir gün görmeyi dene. felaket sarhoş hep, gördüğü kızı o gece evine götürmeye çabalıyor. o anları çok sulu. ya da görme boşver.

Holy Go-Nightly dedi ki...

inan ferhan şensoya gidip :
"ferhan bey, tiyatrocu olabilirim aslında, hatta süper de olurum ama biliyorum alaylı değil okullu istersiniz. o yüzden ortaoyuncuların gişesinde bile çalışabilirim." demeyi planlıyordum :)))
olsun ya ben çok severim. baba kız hastayızdır ferhan şensoya.

tarikate, cemaate girme gibi bi düşüncem yok asla. bi ara diyodum (hangisi olduğunu demem) sonra düşündüm allah ve kul arasına hangi hakla girebilir ki bunlar? o yüzden dinimde kendi yolumu ve doğrumu çizdim islama göre. yapmadığım bi ton şey var. ama olsun. allah izin verir inşallah bir gün onlar için de..

deeptone dedi ki...

peki. kendi yolunda başarılı olmanı dilerim :)

francesca mckennitt dedi ki...

Ferhan Şensoy'u ben de çok severim. Çok küçükken bir kitabını okumuştum, aşık olmuştum o zaman; tabi yıllar geçince unutuldu gitti :)

deeptone dedi ki...

blogumda bir mim'in vaaaar :)

Holy Go-Nightly dedi ki...

@ms. mckennitt, ferhan şensoy'a sezen aksu ile oynadığı "büyük yalnızlık" adlı filmde aşık olmuştum. ondan önce barış manço ile evlilik hayali kuran minik bir kızdım :)))

@deepblueeagle gördümmmm
hemen çalışmalara başlıyorum =)