21 Mayıs 2010 Cuma

zamanın hızla geçtiğini anlamak ya da anlamamak


bu sabah..
evet bu sabah..
kaderim bana bir oyun oynadı.
her zaman ki gibi işe gitmek için evden çıktım. her sabah karşılaştığımız komşumuz bugün ya geç kaldı ya da benden önce çıktı herhalde diye düşündüm. sonra her sabah ki sessizlikten daha farklı bir sessizlik vardı. bu sessizliğin ismi benim için "daha kimse uyanmadı kızım" sessizliğidir. ama saat 07:10. nasıl uyanmaz millet yaa?

her zamankinden daha boştu yollar, minibüsler....

minibüsten indim. aman tanrım e-5 ne kadar da boştu!!! saate baktım, servisin gelmesine daha 5 dakika vardı. simit almak için simit sarayı'na koşuverdim. ama kapısı duvar olmuş bir simit sarayı duruyordu karşımda. "töbe estağfurullah, n'oluyo lan?" dedim. köşede duran simitçiye gittim, simit alırken dedim ki "kardeş bugün günlerden ne?"
"cuma abla"
"peki saat kaç?"
baktı, mahcupça gülümsedi. saati yoktu.
"tamam sağolasın. yaa tüm yollar boş, kimsecikler yok, cumartesi sandım bugünü" dedim ve ayrıldım yanından.
tekrardan saatimi kontrol ettim, saatim 07:30'du.
"hay ağzına tüküreyim, var bu işte bir gariplik" diyerek yol arkadaşım aylin'i aradım.
"aylin saat kaç?"
"saat 06:30 holy, yatsana yatağına!!"

saat 06:30 holy, saat 06:30 holy, saat 06:30 holy, saat 06:30 holy

beynim algılayamadı bir anda. nasıl 06:30 olurdu?
"oha, saatimi kim ileri aldı benim ya!!" diyerek aylin'e kükredim sanki onun suçu varmış gibi.
halbuse saatimi ileri alan bendim. tuş kilidi açılmayan bok yiyen telefonumun tuş kilidini açmak için bataryasını çıkarıp, akabinde tekrar yerine taktıktan sonra açmamla bana saat ve tarihi yazar mısın diyen cep telefonumun saatini bir saat ileri yazdım. ama bilerek mi yazdım? hayır.
ilk baktığımda saati bir saat ileri gördüğüm için yazdım.
hatta yine bok yiyen telefonuma bok atmıştım alarm sesi verip beni uyandırmadı diye.
meğerse en büyük günah benimmiş, ben yanlış görmüşüm saati.

evden çıkarken duvardaki saate bakılır değil mi?
baktım, vallahi baktım.
ama sadece yelkovanına baktım.
sonuç olarak fena halde uykuluyum, sinirliyim, birini boğabilirim. bir saatim boşuna heba oldu.

aslında olmadı. bir saatlik vaktimi doldurmak için, incirli'nin en seçkin pastanelerinden biri olan yağcıoğlu pastanesi'ne gittim, ıspanaklı böreğimi yedim, çayımı içtim ve entellektüel olduğumu belli etmek için portobello cadısı adlı kitabımı okudum.
bridget jones sendromuna yakalandığım için şu an kendimi portobello cadısı athena gibi hissediyorum..

Hiç yorum yok: