28 Şubat 2011 Pazartesi

bir alin taşçıyan değilim

Allah'tan başka bir şey dileseymişim dün akşam olacakmış.

ama ben, öyle iyi kalpli, öyle iyi niyetliyim ki hiç tanımadığım biri için içten içe dua ettim. aslında ben onu tanıyorum da o beni tanımıyor. ne yazık ki :(
the king's speech

colin firth, the king's speech filmdeki rolü ile en iyi erkek oyuncu oscarını almış bulunmakta!

tamam ben bunun olacağını zaten biliyordum. benim içim nedense the king's speech'in de en iyi film oscarını almasını diliyordu. ama %25'i karamsar olan ruhum, karşımdakine "alamayacak, görürsün" dedi.
ehah aldı :) en iyi film oscarını da istediğim film aldı!

şimdi bana ne yararı var? hiç. colin gelip beni öper mi? hayır. o zaman ne halta bu kadar seviniyorum sanki kocam almış gibi?
ne biliyim lan ben. seviniyorum işte. hak etti adam.
bak filmi izlemedim ama hak ettiğini biliyorum. içsel bir şey bu çünkü.
filmi, umarım bu hafta izleyebilirim. yoksa çatlarım ortadan!

natalie portman da hak ettiğini aldı.
dün black swan'i izledik. beklediğim onca ay için "hayır ya ben bunu mu bekledim?" diye düşündürttü beni.
film, güzel. ama abartılacak kadar güzel değil. abartanlar nasıl bu kadar abartabiliyorlar anlamıyorum. natalie portman hakikaten çok başarılı. mila kunnis de öyle. spoiler veremeyeceğim, sadece izlenebilirliği yüksek diyebilirim. ama en iyi film oscarını alacak kadar değildi :) zaten alamadı da.
ama canımı yakan ve böyle olacağını bildiğim bir gerçek var ki, o da inception'ın eli boş dönmesiydi. eğer bunları biriyle konuşmamış olaydım, kendim de şüphe ederdim. inception gibi bir filmin hiç birşey almaması beni çok üzdü cano canlar.

ve ve.. holy'nin kazanına düşen diğer bir haber ise, mart 13'te ara dinkjian ve arto tunçboyacıyan'ın istanbul aya irini'de konser verecekleri haberi. dün, taksim metrosunda gördüğüm bir afişe "ay ay ay ay" diye titreyerek bakakaldım. 13 martta buradalar!

"kim bunlar be?" diyecek olanlarınız için; onno tunç'u hepimiz biliyoruz. arto tunçboyacıyan, onno tunç'un ağabeyisidir. ara dinkjian da vazgeçtim, ağladıkça, yine mi çiçek, sarışınım gibi güzide şarkıların bestecisi. night ark adlı bir grupları var. amerika'da ikamet edip, ikisi de türkiye doğumlular. ve çok nefis entrümantal müzikler icra etmekteler.

iki sene önce yine ara dinkjian türkiye'de, aya irini'de konser vermişti. çok kısa sürmüştü, pek bir şey anlamamıştım. ama bu sefer night ark olarak geliyorlar ve night ark'a ait parçaları çalacaklar. youtube'dan ya da başka yerlerden night ark'a ait şarkıları dinleyip fikir edinebilirsiniz cano canlar.


son bir şey daha. cumartesi gecesi princes et princesses adlı fransız animasyonunu izledim. animasyon, 6 mini öyküden oluşuyor. altısı da güzel diyemem, benim için dördü güzeldi. :) animasyonun özelliği, suretlerin siyah olması. karakterlerin yüzleri görünmüyor. fransız filmlerini sevenler kaçırmasın.

kendimi nasıl hissediyorum? : kendimi, büşra filmindeki alara gibi hissediyorum. herşeyi, herkesi kontrolü altında tutmak isteyen, bunu yapmaya çalışırken de bir çok şeyi kaybeden bir kadın. kaybettiğim bir şey yok ama sanıyorum bunu yapmaya devam ettikçe çok şey kaybedeceğim. thunderbolt'un ve sevgili beynimin bu işe bir el atması lazım.

2 yorum:

deeptone dedi ki...

ya şu thunderbolt'u anlatsana biraz. çok seslendin ona eski yazılarında, büşra. :)

filmi ben de henüz izlemedim ama colin iyi olmuş. sevindim ben de. bir oscar almalıydı artık. :)

siyah kuğuyu da izlemedim ama bu hafta izlicem. portman tahmin ediyorum iyidir. yönetmeni de çok severim.

fransız filmleri benim için favoridir. izlerim.

iyi ilham gelmiş bugün :)

Holy Go-Nightly dedi ki...

thunderbolt anlatılmaz yaşanır deep :)))

ben -ne yazık ki- izleyemedim. kısmet artık ne zaman izlicem kimbilir.

muhakkak gitmelisin. natalie portman'a şu kadın halimle bile hayran kaldım. çok tatlı kadın.

fransız animasyonunu birazdan yine izlicem :) harika bişiydi.